
MARRIED WİTH CHILDREN (1987-1997)
lisede popüler bir futbol oyuncusuyken, okuldan sonra kendine bir hayat kurmak için hayatının hatasını yaparak evlenen ve hayatından bezmiş bir ayakkabı satıcısı haline gelen Al Bundy'nin hayatına tanık olmak neyle kıyaslanabilir ki..
Kanserli bir hücreden daha sinir bozucu olabilen muhteşem eş Peg, içlerine şeytan girmiş denebilecek çocuklar Kelly, Bud ve tabii ki izlerken evlerini kundaklama isteği uyandıran orjinal komşular Marcy ve Jeff.. Tam ortalarında da zavallı Al..
Her halükarda birbirlerine karşı sonsuz bir sevgi duymasına alışık olduğumuz aile motiflerini alt üst eden, birbirlerinden kıyasıya gıcık kapan bir aile ve birbirlerinin mutsuzluklarından yarattıkları mutlulukları izlemek ancak bu kadar keyifli olabilirdi.
Al'ın futbol maçı karşısında, tek eli pantolonunun içindeki keyif anlarını, Peg'in türlü sebeplerle zehretmesi ya da Kelly'nin iq seviyesi ya da Bud'ın bitmek bilmeyen ergen sapıklıkları, hepsi eşine rastlanması zor kahkalara sebep oldu hemen hemen tüm dünya için.. Dizinin içindeki Amerika eleştirisi de öyle yenilir yutulur cinsten değildi hani..
- Peg: al, beni neden plaja götürmüyorsun?
- Al: ne farkeder ki? her seferinde evin yolunu buluyorsun.
Daha fazla ne söylenebilir ki.. O zaman konuşmayı bırakıp kendimize birer Al&Peg kokteyli alalım;