Hafta içi zaten okul için erken kalkmak zorundayken ve uyuyabilmek için elimdeki tek şans haftasonları olmasına rağmen, saat Cumartesi sabahı 7'yi gösterdiğinde kendiliğinden açılırdı gözlerim. Sebep biyolojik saat falan değildi elbette, televizyonlarda Cumartesi gününün o saatleri benim yaşımdakiler için prime time saatleriydi.
Yapılması gereken şey belliydi, yastık koltuk altına sıkıştırılacak, en yakındaki battaniyenin ucundan tutulacak, battaniye süründürülerek yastık koltuk altında zar zor zaptedilerek ve fakat anne-baba asla ve asla uyandırılmayarak uzun koridor aşılacak ve salona ulaşılacaktı. Bu zorlu süreci başarıyla tamamlamanın ödülü ise, televizyonun karşısındaki kanepeye kurulmak, akşamları hiç sahip olamadığım kumanda iktidarının keyfini sürmek ve sıcacık battaniyenin altında renkli masallara dalmak olacaktı. Haftasonunun en eşsiz anları olurdu bu Cumartesi rutini.
İşte belki bu "rutin" di ilk olarak dizi kavramıyla tanışmamı sağlayan. Ardından okul sonrası yeni açılmış özel kanalda yayınlanan sit-comları izlemek (charles in charge (charles iş başında) , Perfect Strangers (muhteşem ikili), who is the boss (patron kim), vs. , dönemin dizi fenomeni Perihan Abla, küçük yaşıma rağmen müptelası olduğum hatta geç saatte izleyemediğim için kasede kaydedip ertesi gün izleme yoluna gittiğim visitors (ziyaretçiler) , ardından izlemekten pek hoşlanmasam da babane , anane yanında olunduğunda kaçması mümkün olmayan pembe dizi akıntısına kapılmak, hayat ağacı ya da yalan rüzgarı gibi arkası yarınlar. Bu sürece paralel ilerleyen Pazar akşamlarının olmazsa olmazı Bizimkiler, sonrasında Aziz Ahmet'le başlayan, Süper Baba ile doruğa ulaşan türk aile dizileri, vs. vs.
Bu dönemde tekrarları yayınlanan Mavi Ay, Evli ve Çocuklu gibi nitelikli işlere de tanık oldum, Bruce Willis ve Al Bundy çok farklı kişilikler olsalar da aynı derecede sevgimi kazanmışlardı o günlerde..
Ardından Türkiye televizyonlarında bitmek tükenmek bilmeyen dizi-yarışma kısır döngüsü başladı ve yüzlerce dizi geldi geçti, o dönemi daha önce atlatmış olan Amerika televizyon kültürü ise "dizi" kavramına yeni bir anlayış getirdi ve daha önceden aşina olduğumuz "dizi" anlayışını temelinden sarstı, bu dönemde internetin hayatımıza girmesi ve herşeyin ulaşılabilir hale gelmesiyle de "dizi" izlemek alışkanlıklarımız ve izlediğimiz dizilerin çeşidi mutlak biçimde değişti.
Aslında 80 lerin sonundan itibaren başlayan bu süreç, bize 90 ların ortalarında ulaştı. Güncel dizileri takip etme olanağı ise internetin evlerin geneline girmeye başladığı 2000 lerin başına tekabül etti.
Sonrasında ise hem diziler hem de onları takip etmek bambaşka birşeydi.
Özetle blogun amacı, izlediğim sevdiğim dizilere dair güzel anıları paylaşmak, güncel dizilerle ilgili yorum ve bilgilere yer vermek, yani tek çerçevesi "dizi" olan bir blog yaratmaktı.
Olduğu kadar artık..
0 yorum:
Yorum Gönder