22 Nisan 2010 Perşembe

Umutsuz ev erkeklerinin dizisi..


MARRIED WİTH CHILDREN (1987-1997)

lisede popüler bir futbol oyuncusuyken, okuldan sonra kendine bir hayat kurmak için hayatının hatasını yaparak evlenen ve hayatından bezmiş bir ayakkabı satıcısı haline gelen Al Bundy'nin hayatına tanık olmak neyle kıyaslanabilir ki..

Kanserli bir hücreden daha sinir bozucu olabilen muhteşem eş Peg, içlerine şeytan girmiş denebilecek çocuklar Kelly, Bud ve tabii ki izlerken evlerini kundaklama isteği uyandıran orjinal komşular Marcy ve Jeff.. Tam ortalarında da zavallı Al..

Her halükarda birbirlerine karşı sonsuz bir sevgi duymasına alışık olduğumuz aile motiflerini alt üst eden, birbirlerinden kıyasıya gıcık kapan bir aile ve birbirlerinin mutsuzluklarından yarattıkları mutlulukları izlemek ancak bu kadar keyifli olabilirdi.

Al'ın futbol maçı karşısında, tek eli pantolonunun içindeki keyif anlarını, Peg'in türlü sebeplerle zehretmesi ya da Kelly'nin iq seviyesi ya da Bud'ın bitmek bilmeyen ergen sapıklıkları, hepsi eşine rastlanması zor kahkalara sebep oldu hemen hemen tüm dünya için.. Dizinin içindeki Amerika eleştirisi de öyle yenilir yutulur cinsten değildi hani..

- Peg: al, beni neden plaja götürmüyorsun?
- Al: ne farkeder ki? her seferinde evin yolunu buluyorsun.


Daha fazla ne söylenebilir ki.. O zaman konuşmayı bırakıp kendimize birer Al&Peg kokteyli alalım;

19 Nisan 2010 Pazartesi

Böyle de birşey vardı..


UZAYLI ZEKİYE (1987)

Özellikle türk dizilerinde, coğrafyaya özgü absürd tarzları oldum olası sevmişimdir, ülkenin kendine has mizah anlayışının gerçekten akıllara zarar oranda absürdleşebildiği ve fakat bunun konu olan diziyi oldukça da unutulmaz kıldığını düşünürüm.. Ama Uzaylı Zekiye'yi maalesef bu genellemenin dışında bırakmak zorundayım. Nasıl kötü bir diziydi o öyle, ne verilse yediğimiz tek kanallı televizyon döneminde bile yenmiyordu arkadaş. Bilim kurgu sit-com anlayışının en dip noktasıydı belki de.. Uzaydan gelmiş olan Zekiye'nin doğa üstü güçleri kırılan vazoyu (görüntüyü geri sarma yöntemi ile) tekrar eski haline getirmekten öteye gitmiyordu.

Dizi ile hatırladığım tek net olay ise, Nuri Alço'nun konuk oyuncu olarak katılmasıydı. Uzaylı Zekiye'yi içkisine koyduğu ilaçla uyutup kötü emellerine alet etmeye çalışıyordu Nuri Abi, ancak tabii ki ilaç bizim uzaylıya etki etmiyordu.. İyi ki de etmiyordu, çünkü onca güzel kadını götürmüş olan Nuri Abinin uzaylı Zekiye'ye kadar düştüğünü görmek zaten yeterince üzücüydü..

Bu arada dizinin müziği de Cahit Berkay'a aitmiş..

15 Nisan 2010 Perşembe

Mementolar yokken kavanozdaki adam vardı..


KAVANOZDAKİ ADAM (1987)

Türk ve dünya dizi tarihinin nadide örneklerinden birine geldi sıra.. Oğlunun ölümü sonrasında, ölüm olgusuna yoğunlaşan yazarın, bir süre sonra beyninde tümör olduğunu öğrenmesiyle başlar hikaye. Bu sırada dünyada şöhreti hızla yayılan bir türk doktor, tıp literatürüne "beyin nakli" ni de eklemiş bulunmaktadır. Bunun üzerine yazara, kan davası sonucunda öldürülmüş bir inşaat işçisinin beyni nakledilir. (sanırım bu beyin bir süre de kavanozda bekletilmiştir, çürümesin diye herhalde!?) Ancak doktorun korktuğu başına gelmiş ve beynin asıl sahibi haline gelmiştir yazar ve doğal olarak kendisine ait olmayan bedeni yadırgamaktadır, yazarın ailesi de bu tuhaf durum yüzünden türlü kötü durumlara maruz kalacaktır. Bunun yanında yazar işçinin ölümüne dair gördüğü flashbacklerle de psikolojik travmalar yaşamaktadır.Metin ve Nevra Serezli, Ahmet Mekin gibi önemli oyuncuların yer aldığı dizinin senaryosu da (ki önemli kısım bu bence) Fakir Baysal'a ait.

Bu kadarla kalsa yine iyi, takılan beyin eski sahibinin anıları ve belleği ile dolu, format atılamıyor demek ki. Yazar bununla yaşamak zorunda.. Buraya kadarına eyvallah diyeceğim ama bir de olayın sosyal ve etik boyutu var. Tabii, o da es geçilmemiş.. Bu olay devamlı televizyonlarda halk tarafından takip ediliyor ve bazı sivil toplum kuruluşları doktoru proesto ediyorlar, beyin naklinin etik olmadığını vs. söyleyip eylemler yapıyorlar. Karşı çıkış sebeplerini hatırlamıyorum ama önemli de değil sonuç olarak dizinin sorguladığı (?!) şeyin sosyal bir tabanı da var.

Çocukken alacakaranlık kuşağından bile daha fazla ürkütürdü bu dizi beni, o zamana kadar benzerine rastlamadığımız ağır bir tarz, bir çocuk için fazlasıyla sert ameliyat sahneleri ve dizinin geneline hakim olan kasvet. Hem korkup hem de merakıma yenik düşerek izlediğim bir diziydi kavanozdaki adam.

Özetle hem bilim kurgu hem de psikolojik gerilim türünde ülkenin çıkardığı en sıra dışı işlerden biri olduğu bir gerçek ..Senaryosunu başarılı ya da komik bulabiliriz, ancak yine de gururla söyleyebiliriz ki, Mementolar falan daha yazılmamışken bizim flashbackli fantastik bir dizimiz vardı..

videolardan ilki, hastalığın öğrenilmesi ve kahramanımızın beyin nakli fikrine verdiği ilginç tepkilere dair;



ikinci videoda ise niptuck'ta falan eşine rastlayamayacağınız gerçekçilikte(!) bir ameliyet sahnesi ve sonrasında insanların beyinlerinin birbirlerine nakledilmesinin etik olmadığını düşünen aktivistlerin eylemleri yer alıyor..

Charles'ın şarjda olduğu yıllar..


CHARLES IN CHARGE (1987-1990)

Dadı dizilerinin en eğlenecelisiydi bence. 3 çocuklu bir evin yakışıklı genç dadısı Charles'ın çocuklar ve bir de oldukça aptal arkadaşı Buddy ile yaşadığı sonu gelmez sorunlara dair bir sit-comdu ülkede "Charles iş başında" olarak bildiğimiz dizi.

Dizi aslında 1984 yılında yayın hayatına başlamış, ancak aynı dönemde yayına giren ve hemen hemen aynı senaryoya sahip olan "who is the boss" un Taxi'den meşhur Tony Danza ile bir adım öne çıkmasıyla, 1 yıllık zorunlu bir tatile çıkmıştır.. İyi ki de çıkmıştı çünkü Charles'ı oynayan Scott Baio sonraki kariyeri kayda değer işleri barındıramasa da dadılık yarışında Tony Danza'dan çok daha başarılıydı..

Diziyle ilgili aklımda kalan nadir ayrıntı da Prekazi modeli saçları ve sempatik gülüşüyle kızların rüyalarını süsyleyen ekran yüzlerinden biri olan Charles'ın 126 bölüm boyunca tek bir kız arkadaş bulamamasıdır.. (Hayır evin büyük kızına bir kere bile yan gözle bakmaması da anlaışılır değil..)

Buyrun bu da anıları tazelemek için ;